18 Temmuz 2014 Cuma

SABOTAGE - FİLM (2014)

Dün akşam geç saatte oturup seyrettim Arnold abimizin son filmini. IMDB puanı 5,9 olan sıradan bir aksiyon filmi olarak geçiyor genel olarak eleştiri sitelerinde. Hatta ciddi eleştirmenler 2-2,5 veriyor filme. Fakat filmin yönetmeni David Ayer (Training Day, Fast and Furious) bence yine iyi bir iş çıkarmış. Çekimler ve anlatım bence iyi. Genel olarak bol kanlı ve vahşi bir film olarak nitelendirebiliriz filmi. Fakat uyuşturucu karteli ile yapılan bir hesaplaşma ne kadar naif olabilir ki.... Arnold abiyi (artık dede kıvamında) seyretmek bana her zaman zevk vermiştir. İş aksiyonsa Arnold doğru kişi. Filmin bazı sahnelerinde Breacher (Arnold) spor salonunda ağırlık çalışıyor. O yaşta hala bunları yapabilmek gayet başarılı :)  Filmin temposu iyi, süprizler var , sonuna kadar sıkılmadan seyrediyorsunuz. Çekimler DEA ajanlarının yanında siz de baskına katılmışsınız gibi hissettiriyor. David Ayer'in belki de en önemli özelliklerinden birisi gerçeklik adına kanın bol bol kullanılması. Birçok kişi işkence sahnelerinin ve acımasız sahnelerin bolluğundan şikayetçi bu filmde. Açık olan şu ki çocukla seyredilecek bir film değil, ama Arnold ve David Ayer hatrına seyredilir. Film kadrosu yabana atılır gibi değil Josh Holloway , Terence Howard tanıdık isimler arasında. Filmin konusu için de beyazperde'de alıntı yaptım. Aşağıda bulabilirsiniz.


John Breacher, itibarı yüksek ve kimliği gizli Narkotik ajanlarından oluşan bir ekibin liderliğini yapmaktadır. Büyük bir uyuşturucu şebekesine yapacakları baskını yönetmektedir.Hedef bölgeye vardıklarında, şebekenin konumlandığı gizli karargaha Breacher'ın emriyle Canavar, Şeker, Ense, Kundakçı, Tripod, Öğütücü ve Duman harekete geçer.
10 milyon doları da güvenli bir yere sakladıktan sonra görevlerini başarıyla tamamlarlar. Olaydan 6 ay kadar sonra, İçişleri Bakanlığı ekibi tek tek sorguya çekmeye başlar. Herhangi bir yasadışı bulguya rastlamayınca artık ekibin tek yapması gereken sakladıkları paranın kendilerine ödenmesidir. Ancak durum, timin üyeleri tek tek cinayete kurban gitmeye başladığında kontrolden çıkar. Katil zanlısının ekip içinden birinin olma ihtimali herkesi şüpheli durumuna düşürür. Vakit geç olmadan olanların sorumlusunun ortaya çıkarılması gerekecektir ancak bu kolay olmayacaktır...
Yönetmen koltuğunda, Tehlikeli Takip filminin de senaristliğini ve yönetmenliğini yapmış olan David Ayer'ın üstlendiği aksiyon ve suç filminin senaryosu ise Skip Woods'a ait. Filmin başrollerini ise türün ustası Arnold Schwarzenegger ve Sam Worthington paylaşıyor. Güçlü kadroda kendilerine Mireille Enos, Joe Manganiello,Josh Holloway  ve Terrence Howard gibi isimler eşlik ediyor. (Beyaz Perde)

18 Şubat 2014 Salı

SESLER - ARNALDUR INDRIDASON

 İşte buz gibi diyarlardan, taa İzlanda Reykjavik'ten mükemmel bir polisiye. Bana doğumgünümde Sadık dayım tarafından hediye edilen bu güzel kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. Hediye olarak güzel bir seçimdi , ayrıca üç günde de okundu ve bitti. İzlanda'nın buz gibi havasının ve sessiz sakin ortamının eşlik ettiği kitapta baş kahramanımız dedektif Erlendur ve isimlerine alışamadığım  arkadaşları (Elinborg ve Sigurdur Oli) olanca depresif halleri ile kitaba tat katıyorlar.
Olay örgüsü çok iyi, detaylar yerli yerinde, ölçüsüz bir şey yok. Anlatım akıcı, sıkmıyor. Kitap da aynı İzlanda gibi, keşfedilmeyi bekleyen , keşfedilmesi gereken , bir İzlandalı için sıradan. Kitabın bazı bölümlerinde Erlendur Reykjavik'teki turistlerin İzlanda'ya neden geldiklerini ya da bu sıradanlıkta ne bulduklarını sorguluyor.
Hikaye ilginç, final süprizli. Benim avrupalı yada iskandinav yazarlarda sevdiğim yanlardan birisi de müziği özellikle de jazzı kitaba katmaları. Bu kitapta da yine müziğe dair birşeyler bulacaksınız. Keyifle okuyacağınızı umuyorum. Yazarın Türkiye'de yayınlanmış üç kitabı var. Yazdığı 17-18 kitaptan (13 tanesi detektif Erlendur kitabı) şimdiye kadar sadece üç kitap Türkçe'ye çevrilmiş. İlk olarak çok tanınmamış bir kitabevinden (sinemis kitap) ekim 2005'te SIRLAR ŞEHRİ yayınlanmış. Fakat pek satmamış. Daha sonra İskandinav Polisiyeleri ülkemizde popüler olunca Doğan Kitap SESLER'i yayınlıyor ve yapılan tanıtımla da çok satıyor. Bunun rüzgarını kaçırmak istemeyen Doğan Kitap ardından da SULAR ÇEKİLDİĞİNDE adlı kasım 2013'te yayınlıyor. Devamını bekliyorum açıkçası.

Ülkesinde çok popüler olan yazar için şöyle bir istatistik var : Reykjavik şehir kütüphanesinden alınan her on kitabın yedisi Arnaldur'a ait.

İzlanda da keyifli maceralar sizleri bekliyor....

Arnaldur'un bu fotografını çok seviyorum, işte İzlanda diyor :)

Kitabın orjinal dilindeki kapağı.

Doğan Kitap
317 sayfa / 19 TL

Kitap Arkası

Kaderin sadece senin ellerinde değil...

Avrupa’nın en iyi polisiye yazarlarından biri olarak kabul edilen Arnaldur Indridason’un kaleminden çıkan Sesler, bir katilin peşinde adım adım ilerlerken insan ruhunun en derin kuytularına da inmeyi başarıyor.

Katilin kim olduğunu son ana kadar tahmin edemeyeceksiniz.
Mail On Sunday

Reykjavík, İzlanda…
Noel arifesi…
Noel ruhuna ve kara teslim olmak için bekleyen kentin en büyük oteli Amerika ve Avrupa’dan akın akın gelen turistlerle dolup taşarken otelde bir cinayet işlenir.

Otelin kapıcısı, Noel zamanlarında çocukları eğlendirmek için Noel Baba olan Gulli tam kalbine aldığı bıçak darbesiyle öldürülmüştür. Reykjavík Cinayet Masası’ndan dedektif Erlendur ve yardımcıları Elínborg ile Sigurdur Óli maktulü gördüklerinde bunun sıradan bir cinayet olmadığını hemen anlarlar.

Çünkü kanlar içindeki Noel Baba yarı çıplaktır, pantolonu ayak bileklerine kadar inmiştir, penisinden de bir prezervatif sarkmaktadır. Ve herkesin otelin kapıcısı olarak bildiği Gulli’nin geçmişinde çok çok önemli bir sır gizlidir… S

Tezer Özlü'ye sevgiyle, özlemle....


Bugün facebookta kuzenim Gencer'in yazdığı birşeyi okudum. Bugün (18 şubat 2014) Tezer Özlü'nün aramızdan ayrılışının 28. yıldönümü olduğunu o an farkettim. Uzun zamandır Tezer Özlü'ye dair birşey okumamıştım. Gencer'in paylaştığı şuydu : "insanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. yazdıkları, okumak istedikleridir. sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir."
Bugün 28 yıl olmuş, huzur içinde yat Tezer Özlü.

Bu satırları okuduğumda Tezer Özlü okumayı ne kadar özlediğimi düşündüm ve eve gelir gelmez en sevdiğim kitabı olan "Çocukluğumun Soğuk Geceleri" kitabından en sevdiğim , açılış bölümü olan "Ev"i okudum büyük bir keyifle. Bu bölümün son paragrafını sizlerle paylaşmak istiyorum. 

"Pazar günleri...Şimdilerde...Sokak aralarından geçerken...gözüme pijamalı aile babaları ilişirse,kışın,yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek ...............isterim hep."

Tezer Özlü mutlaka okunmalı, keyifle, özlemle, tekrar, tekrar, tekrar......yıllar sonra tekrar....

Tezer Özlü kitapları dışında ;

- Kardeşi Sezer Duru'nun Tezer Özlü'yü anlattığı daha doğrusu Tezer Özlü'nün dostlarının onun için yazdıklarının derlendiği güzel bir kitap : TEZER ÖZLÜ'YE ARMAĞAN

Bu kitaptan Can Yücel mısraları ;

Aşağıda yatıyorum
Sokağa bakan pencerenin yanındaki divanda
Bir ses birden bir olay oluyor
Kulağımın dibinde
Bir dal bir cama vuruyor
Tezer

- Bir diğer kitap da "TEZER ÖZLÜ'DEN LEYLA ERBİL'E MEKTUPLAR". Keyifli, kaçırmayın....



5 Şubat 2014 Çarşamba

Beyoğlu'nun en güzel abisi - AHMET ÜMİT

Beyoğlu'nun en güzel abisi - AHMET ÜMİT

Ahmet Ümit son kitabı ile karşımızda. Kukla kitabı ile tanıştığım ve sevdiğim yazarın Beyoğlu takıntısına hizmet eden daha doğrusu Tarlabaşına dair bir kitap. Ahmet Ümit'i takip edenler bilir , Beyoğlu Rapsodisi , İstanbul Hatırası gibi kitapları İstanbul'un bilindik bilinmedik mekanlarında geçer , tüm kitabın dekoru İstanbul'dur. Bunu bir kitap bilemediniz iki kitapta yaptınız mı pek sıkıntı yok ama artık roman formatınızı buna çevirirseniz okuyucu sıkılır yada bende öyle oldu. Açıkça söylemek gerekirse Ahmet Ümit'in bu kitabı bana göre en kötü kitabı. Hikaye zayıf, 400 sayfayı doldurmak için zorlama ayrıntılar , Gezi olaylarının kitabın içine yedirilme çabası... hepsi çok sırıtıyor ve okuyanı rahatsız ediyor. Yazarın akıcı üslubu aynı, çabuk okunuyor, yer yer sıkılıyorsunuz ama çabuk geçiyor. Gezi olayları kitabı yazarken patlamış ve yazar da bunları kitabın içerisine koymak gibi bir görev üstlenmiş. Görev diyorum çünkü okudukça size de çok sakil gelecek bu kısımlar. Özellikle kahramanlardan biri bir akşam Gezi Parkına gider ve parktaki ağaçlar gezi parkı olaylarında ölenlerin adını fısıldamaktadır vb... Gezi Parkı olayını anmak, ölümsüzleştirmek değil de bu başkaldırışın ticari adından yararlanayım diye yazılmış izlenimi veriyor. Hikayenin sonu güzel bağlanmamış daha doğrusu çok acemice , ne olduğunu anlamadan çok alakasız bir yerde sürpriz tadı olmadan düğüm çözülüp, katil belli oluyor.
Neyse , Ahmet Ümit'i bu kitabı ile tanımayın , mümkünse diğer kitaplarını okuyun.
Kitabın tanıtım cümlesi hoş ; "Aşk yaşamı, cinayet ölümü sıradanlıktan kurtarır."